Book of Dead… Adı bile bi’ esrarengiz. “Mezar kazacağız herhalde” diye düşündüm başta. Slotter’da denk gelince, içimden bir Indiana Jones çıktı resmen. Dedim, hadi bakalım, firavunlarla el sıkışmaya gidiyoruz.
Oyun bir başladı… kum rengi, taş kolonlar, eski Mısır’ın içindesin. Gözün sarı, kahverengi, altın… resmen tarihi kazıyorsun. İlk spin’de bir kitap düştü. Ne bu? Wild mi, scatter mi? Eee, hem o hem buymuş!
Slotter bu oyunu getirirken belli ki demiş: “Biz milleti mumya gibi sarmalayacağız.”
Her spin’de bir heyecan. Hele kitaplardan üç tane dizildi mi? Ekran bir kararıyor, sonra bom! Bonus turu geliyor. Öyle bir atmosfer ki, kalbin hızlı atıyor. Çünkü o an seçilecek sembol kaderin. Firavun düşerse tamamız. Ama düşmese de her sembolde bir umut var.
Bonus geldi mi ekran büyülü gibi. Ortada dönen bir kitap var. Rastgele bir sembol seçiliyor. Belki kaşarlı ekmek değil ama seçilen sembol çok kıymetli. Hele en yüksek ödeme yapan sembol denk geldiyse? Geçmiş olsun. Ekran patlayacak birazdan.
Book of Dead’in en güzel yanı? Sadelik içinde gerilim. Ekran hareketli değil, ama o bekleyiş… “Ne zaman yayılacak bu semboller?” diye kıvranıyorsun.
Slotter’da o bonus turu var ya… yağ gibi akıyor. Görsel geçişler, müzik, çarpan hissiyatı… her şey tam kıvamında.
Bu oyun tam bir efsane. Yıllar geçmiş ama hâlâ piyasada. Çünkü sade, ama dolu. Gözünü yormuyor, beynini patlatmıyor. Ama heyecanı sonuna kadar yaşatıyor.
Spin’i atarken içinden dualar ediyorsun: “Gel be kitap, hadi be sembol!” Hele arka arkaya gelmeye başladığında, heyecandan ne yapacağını bilemiyorsun. Slotter’da bu oyunla öyle kazançlar aldım ki, dedim “Ben Mısır’a gitmeyeyim, Mısır bana geldi.”
Book of Dead, slot değil, bir keşif. Sanki kazma kürekle hazine arıyorsun. Ama kazandığında… ah işte o an! O ses efekti, o çarpanlar… ekranın başında dans edesin geliyor.
Sonuç? Book of Dead, her spin’de gizemi fısıldayan bir efsane. Kazanmasan bile oynarken yaşadığın o macera bile yeter. Çünkü bazen, en büyük ödül ekran değil, hissettirdikleridir.
Ben bu oyunu ilk açtığımda bir duraksadım. Adı zaten gizemli... “Book of Fallen” deyince bir…
Bak kardeşim, hayat zaten başlı başına bir kumar değil mi? Bi’ yanda işler, bi’ yanda…
Gece 3. Midemden değil ama gönlümden bir şeyler çekiştiriyor. Hani bir boşluk olur ya, karnın…
Bazen insan sıkılıyor. Hani öyle bomboş değil de... bir şey olsun istiyorsun. İçten içe diyorsun…
Ben hep altın çocuk olmak istedim. Ama hayat izin vermedi, kredi kartı limiti başka şeylere…
Yani dostum, "Mustang Gold" adını duyunca aklına ne geliyor? Kovboylar, atlar, tozlu yollar, serin rüzgar...…